A.Devlet Yönetimi
1.Merkez Yönetimi
Osmanlı Devletinde bütün idare padişaha aitti. Yani ülkenin her yerinde padişahın sözü geçerliydi. Padişahlık babadan oğula geçerdi .Osmanlı Devleti, kurucusu Osman Bey’in adını taşırdı. Devleti Osman Bey’in soyundan gelen kişiler yönetirdi. Hükümdarlara kuruluş döneminde gazi, han ünvanları verilirdi. Yükselme döneminde ise hakan, sultan, hünkâr ve padişah denilmeye başlandı. Padişahın erkek çocuklarına şehzade denirdi. 17. yyla kadar şehzadeler sancak beyi olarak görevlendirilirdi. Burada lala denilen devlet adamlarından eğitim alırlardı.
Fatih Kanunnâmesi ile devletin sürekliliğini sağlamak amacıyla kardeşlerden güçlü olanın tahta geçmesine verildi. Padişah I.Ahmet döneminde ise kardeşlerden en büyük ve en aklı başında olanın tahta geçmesi kararı alındı. Osmanlı Devleti’nde merkez yönetiminin temelini Divanıhümayun oluştururdu. Divanda devletin bütün işleri görüşülürdü. Ancak devlet işlerindeki son söz padişaha aitti.
Divanıhümayun’da toplantılarında bulunan devlet görevlileri şunlardır:
Sadrazam(Veziriazam):Padişahtan sonra en yetkili devlet adamıdır. Padişah sefere çıkmazsa onun yerine orduya komutanlık ederdi. Büyük devlet memurlarını atama, görevden aldırma onun emriyle yapılırdı. Padişahın mührünü altın bir kese içinde sadrazam taşırdı.
Vezir:Bilgili devlet adamları ve komutanlar arasından seçilirlerdi. Sadrazamın verdiği işleri yaparlardı ve ondan sonraki en yetkili devlet adamıydı.
Kazaskerler:Anadolu ve Rumeli kazaskerleri olmak üzere iki tane bulunurdu. Hukuk işleriyle ilgilenirlerdi. Büyük davalara bakarlardı. Kadıların atamalarını onlar yapardı.
Deftardar:Anadolu ve Rumeli defterdarı olmak üzere iki taneydiler. Maliyeden sorumlulardı. Gelir ve giderleri belirleyerek bütçeyi oluştururlardı. Onun izni alınmadan harcama yapılmazdı.
Nişancı:Kanunları iyi bilen ve gerektiğinde Divan’da açıklama yapan devlet adamıdır. Ferman ve buyrukların altına padişahın tuğrasını çekerlerdi. Yabancı devlet hükümdarlarına gönderilecek mektupları yazarlardı. Ele geçirilen toprakların kaydını yaparlardı.
Şeyhülislâm:İlk unvanı müftüydü. Bunun görevi yapılacak tüm işlerin dine uygun olup olmadığı konunda fetva yayınlamaktı.
2.Taşra yönetimi
Sınırları çok geniş olan Osmanlı Devleti’ni tek merkezden yönetmek olanaksızdı. Bu nedenle devlet, eyalet adı verilen büyük yönetim birimlerine ayrılmıştı. Eyaletler; merkeze bağlı eyaletler, özel yönetimli eyaletler ve imtiyazlı eyaletler olmak üzere üç bölümden oluşuyorda.
Merkeze bağlı eyaletler:Osmanlı Devleti, Anadolu ve Rumeli olarak iki eyalete ayrılmıştı. bu eyaletler beylerbeyi tarafından yönetilirlerdi. Eyaletin her türlü işlerinden beylerbeyi sorumluydu. Bunlar savaş zamanında, komuta ettiği askerlerle birlikte padişahın yanında savaşa girerlerdi. Eyaletler; sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da nahiye ve köylere bölünmüştü. Sancaklar sancak beyi tarafından yönetilirdi. Kazalarda adalet işlerinden kadılar, güvenlik işlerinden subaşılar sorumluydu.
Özel yönetimi olan eyaletler:Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Yemen, Mısır gibi İstanbul’dan uzak ve özel yönetimi olan eyaletlerdir. Bu eyaletlerden toplanan vergiler doğrudan devlet hazinesine aktarılır.
İmtiyazlı eyaletler:İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı olan eyaletlerdir. Bu eyaletlerin yöneticileri padişah tarafından atanırdı. Eflâk, Boğdan, Hicaz ve Kırım bu eyaletlerden bazılarıdır. Hicaz Emirliği dışındaki bütün bu şekildeki eyaletler savaş sırasında Osmanlı’ya asker verirlerdi ve aynı zamana her yıl düzenli bir şekilde vergi öderlerdi.
3.Toprak Yönetimi:
Osmanlı Devleti’nde toprak, mülk ve miri arazi olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Mülk arazi:Bu arazinin her türlü kullanımı toprak sahibine aittir.
Miri arazi:Fetih yoluyla alınan bu topraklar devlete aitti. Devlet bu toprağı ekilmek şartıyla yine eski sahiplerine yada beylere bırakırdı. Bu torağı eken kişi üç yıl üst üste toprağın yıllık vergisini ödemezse toprak elinden alınırdı. Miri toprak; dirlik, vakıf, yurtluk ve mukataa arazi olmak üzere dörde ayrılırdı. Bunların en önemlileri dirlik ve vakıf arazileridir.
Dirlik:Miri arazinin en önemli bölümüdür. Toprağın başında bulunan kişi ödemesi gereken vergiyi devletin görevlendirdiği kişilere verirdi. Ayrı bu topraktan geçimini sağlar ve asker beslerdi. Bu askerlere Tımarlı Sipahi denirdi. Bu sayade ordunun bir bölümünü oluşturan tımarlı sipahilerin yükü de Osmanlı Devleti’nin üzerinden kalkmış olacaktı.
Vakıf arazi:Gelirleri cami, medrese, şifahane, imarethane, kervansaray gibi hayır kurumlarına ait olan topraktır. Vakıf arazileri satılamaz ve devredilemezdi. Bu arazileri kadılar denetlerdi.
4.Maliye
Osmanlı maliyesinden defterdar sorumluydu. Devletin gelirleri hazinede toplanırdı. Bu gelirlerin çoğunu vergiler oluştururdu. Başlıca vergi türleri öşür, haraç ve cizye idi.
Öşür:Müslüman çiftçilerden alınan onda bir toprak vergisidir.
Haraç:Müslüman olmayan çiftçilerden alınan onda bir oranındaki toprak vergisidir.
Cizye:Belirli bir yaşa ve olgunluğa gelen , Müslüman olmayan erkeklerden alınan vergidir. Buna karşılık bu erkekler askere alınmazdı.
5.Ordu
Osmanlı Devleti, güçlü ve disiplinli bir orduya sahipti. Osmanlı Ordusu en güçlü dönemini Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşadı.
Osmanlı Ordusu ; kara ve deniz kuvvetleri olmaz üzere ikiye ayrılıyordu:
Kara kuvvetleri:Kapıkulu askerleri, eyalet askerleri ve yardımcı kuvvetlerden oluşuyordu.
Kapı kulu askerleri:Padişaha bağlı aylıklı olurlardı. İstanbul’da veya sınırdaki kale ve şehirlerde bulunurlardı. Bu askerlerin bir bölümü piyade bir bölümü ise atlı süvari idi.
Kapı kulu askerlerinin en önemli bölümünü yeniçeriler oluştururdu. Bu askerlerin komutanı yeniçeri ağasıydı. Bunlar İstanbul’da kışlalarda otururlar ve askerlikten başka bir işle uğraşamazlardı. Savaşta padişah otağının önünde bulunurlardı. Barış zamanlarında ise divan koruyuculuğu yaparlardı.
Kapı kulu askerlerinin alt sınıfı olan sipahiler I. Murat döneminde kuruldu. savaşta; sancağı, padişahı, hazineyi ve diğer değerli eşyaları korurlardı.
Eyalet askerleri:Ordunun en kalabalık ve önemli sınıfıydı. Maaş almazlardı. Giderleri dirlik sahipleri tarafından karşılandığı için devlete de yük olmazlardı. Tamamıyla Türklerden oluşan bu askerler Kanuni zamanına kadar ordunun en önemli bölümünü oluşturdular.
Deniz kuvvetleri(Donanma):Osmanlı Devleti kurulduğu zaman güçlü bir donanması yoktu. Bu dönemde ele geçirdikleri beyliklerin donanmalarından yararlandılar. Fatih zamanında yeni bir donanma oluşturuldu. Osmanlı donanması Kanuni döneminde Barbaros’un kaptanıderya olmasıyla dünyanın en güçlü donanması oldu.
B.Hukuk Sistemi İle Sosyal Ve Ekonomik Yaşam
1.Hukuk Sistemi
Osmanlı Devleti’nin hukuk sistemi gelenek ve görenekleri içeren örfi hukuk (töre) ve dini kurallardan oluşuyordu. Fatih Sultan Mehmet kendisinden önceki padişahların kanunlaşmış emirleri ile birlikte kendi kanunlarını birleştirerek “Fatih Kanunnâmesi” ni (Kanunnâme-i Âlî-Osmanî) hazırlattı. Daha sonra Kanunî Sultan Süleyman, yönetim, askerlik ve toprak düzeni ile ilgili kanunlar çıkardı. Bu nedenle “Kanunî” ünvanını aldı.
Osmanlı Devleti’nde büyük savcıların işlerine kadılar bakardı. Mahkemelerde kadıların verdiği kararlara itirazlar Divanuhümayun’a yapılırdı. Divanuhümayun’da bakılan bu davalara kazasker bakardı.
2.Sosyal Yaşam
Osmanlı Devleti’ni oluşturan halk; askerîler ve reaya adı verilen iki gruba ayrılmıştı.
Askerîler:Padişahın doğrudan emrinde olanlar, kamu yönetimindeki memurlar, askerler bu sınıfa dahildir.
Reaya:Köylüler, zanaatkârlar, tüccarlar gibi tarım ve ticaretle uğraşan ve vergi veren kesim bu gruba girer.
3.Ekonomik Yaşam
Osmanlı Devleti’nde tarla tarımı, hayvancılık, sanat ve ticaret önemli geçim kaynaklarıydı. Osmanlı Devleti çok geniş topraklara sahipti. Buralarda hemen hemen her türlü ürün üretilirdi.
Osmanlılarda el sanatları çok gelişmişti. Zanaatkârlar yaptıkları eşya ve araçların sağlam ve güzel olmasına dikkat ederlerdi. Dokumacılık, bakırcılık, dericilik, çinicilik, seramik ve silâh yapımı gibi el sanatlarında çok ileri düzeye ulaşmıştı.
Osmanlı Devleti’nin çok geniş topraklarından dünyanın önemli ticaret yolları geçerdi. Bu yolların güvenliği için buralara han ve kervansaraylar yapıldı.
C.Eğitim, Öğretim, Bilim Ve Sanat
1.Eğitim ve Öğretim
Osmanlı Devleti’nin Yükselme döneminde eğitim ve öğretim kurumları; medreseler, sıbyan ve enderun mekteplerinden oluşuyordu.
Şehir ve kasabalarda her mahallede kurulan okullara sıbyan mektepleri denirdi. Beş altı yaşlarındaki çocuklar bu okullara giderek okuma-yazma öğrenirlerdi.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’da Sahn-ı Seman(Fatih Medresesi), Kanunî Sultan Süleyman da Sahn-ı Süleymaniye(Süleymaniye Medresesi) medreselerini kurdular. Bu medreseler o dönemin üniversiteleri sayılırdı. Buralarda eğitim görenler; kazasker, müftü, müderris, mühendis, doktor ve mimar olarak görev alırlardı.
18. yy da Osmanlı Devleti’nin bir çöküş içerisine girmesiyle birlikte bazı yenilikler yapıldı. Ordunun subay gereksinimini karşılamak amacıyla birkaç mühendis okulu açıldı. 19. yy da ise yine ordu için harp ve tıp okulları açıldı.
19. yy ın ikinci yarısında İstanbul’da Darül-Fünûn adı verilen ilk üniversite açıldı(İstanbul Üniversitesi). Ancak bu okul bilimsel çalışmalar açısından yeterli değildi.
2.Bilim
Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükselme dönemlerinde bilime ve bilim adamlarına büyük önem verilirdi. Bilim adamları korunur, araştırma ve incelemeler desteklenirdi. Kuruluş döneminin en ünlü bilim adamı Kayserili Davut, İznik’te açılan medresenin de ilk müderrisidir. Osmanlı Devleti’nde 15.yy ın ikinci yarısında tarih yazıcılığında Aşık Paşazâde, Lütfi Paşa ve Hoca Saadettin gibi bilim adamları yetişti. Avrupa tarzı ilk tarih yazıcısı Ahmet Cevdet Paşadır.
Fatih döneminin en ünlü bilim adamı, matematik ve astronomi alanında değerli çalışmalar yapan ali Kuşçu’dur. Matematik alanında diğer önemli temsilciler; Mirim Çelebi, Seydî Ali Reis, Takiyüddin Mehmet’tir.
16. yy da Kanunî döneminde coğrafya alanında büyük gelişmeler oldu. Bu dönemin en ünlü kişileri Pirî Reis, Seydî Ali Reis, Evliya Çelebi’dir. Pirî Reis, Kitab-ı Bahriye adlı esrinde denizcilikle ilgili bilgiler vermektedir.
Kanunî zamanında ki ünlü tıp adamı Amasyalı Sabuncuoğlu Şerafettin, cerrahî alanında eserler verdi. Altunizâde, idrar yolları konusunda çalışmalar yaptı.
Yakın Çağda ise tıp alanındaki çalışmalar devam etti. II. Mahmut döneminde ordunun doktor ihtiyacını karşılamak amacıyla Mekteb-i Tıbbiye açıldı.
3.Sanat
Osmanlılar; mimarlık, süsleme ve diğer sanatlarda kalıcı eserler meydana getirdiler.
En çok cami, medrese kütüphane, imaret, hastahane, hamam, kervansaray, köprü, kale gibi yapıtlar meydana getirdiler. Mimarlık, 16. yy da en olgun çağına ulaştı. Bu dönemin en önemli temsilcisi Mimar Sinan’dır. Elli yıla yakın mimar başı olarak görev yapan Mimar Sinan’ın üç yüzden fazla eseri vardır. Yaptığı Selimiye Camii dünyaca ünlü bir eserdir.
Osmanlı Devleti’nde Mimar Ayas ve Mimar Kemalettin de tanınmış mimarlardır.
Barış İshak
SIPCIKOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder